Cezaevi Telefon Görüşmeleri – 31 – 08 Şubat 2019

0

8 Şubat 2018 tarihinden beri haksız bir şekilde tutuklu bulunan Muhterem Alparslan Kuytul Hocaefendinin, 08 Şubat 2019 tarihinde ailesi ile yapmış olduğu telefon görüşmesinin ses kaydı yayında.

Selamun Aleyküm. Ben Alparslan Kuytul. Nasılsın? Çok şükür iyiyiz hamdolsun. Kebabım nasıl benim kebabım? Diğerleri de iyiler Meryem’im, Hatice’m, Muhammed’im, Besra’m hep iyiler mi? Annem de iyi. Neyse zaten bir şey beklediğim yok ondan da (Allah’ın) dediği olur bakalım. Yok gelmedi. Yok daha gelmedi. Gelse bile burada bazen bekletiyorlar, sıraya koyuyorlar, okuyorlar vesaire işte.

Benim bunun dışında söylemek istediğim eğer istikamet üzere olursak Allah’ın yardımını da bekleme hakkımız olur. Allah Azze ve Celle “İnnellezine galu Rabbunallah summestegamu tetenezzelu aleyhumülmelaike ellatehafu velatehzenu ve ebşiru bilcenneh” tabi işin başı önce iman. İman ettikten sonra Rabbimiz Allah’tır dedikten sonra, tek otorite Allah’tır, bizi terbiye eden göderdiği kitabıyla bizi terbiye edecek olan Allah’tır dedikten sonra O’ndan başka Rab tanımıyorum dedikten sonra istikamet üzere olanlar onların üzerine melekler iner ve onları cennetle müjdelerler korkmayın, üzülmeyin cennetle müjdelenin derler.1 Demek ki işin başı istikamet, önce iman sonra da imanda istikamet üzere devam edebilmek. Niye Allahu Teala bu meseleye temas ediyor? Özellikle bunun üzerinde duruyor? Neden böylelerinin üzerine melekler iniyor? İstikamet üzere olan kimselerin üzerine melekler iniyorlar? Çünkü istikamet üzere olmak zor. İstikameti tutturmak da zor ama tutturduktan sonra da istikamet üzere devam edebilmek o daha da belki zor diyebiliriz. Çünkü çok insanlar istikamet üzere yaşayıp istikamet üzere ölemiyor. Yolun ha başında ayağımız kaymış, düşmüşüz uçuruma ha ortasında ha sonuna doğru fark etmez. Uçuruma düştükten sonra bir farkı yok. İşte onun için istikameti muhafaza etmek, o şekilde ölmek zorundayız. Hem imanda istikamet yani doğru bir şekilde inanmak ve yanlış inançlardan korunmak hem ameli meselelerde istikamet yapmamız gerekenleri yapıp yapmamamız gerekenleri yapmamak. Sonra sözlerde, konuşmalarda istikamet konuşman gerekenleri konuşman konuşmaman gerekenleri konuşmaman. Yani birçok insan birçoğumuz konuşmamız gerekeni konuşmuyoruz, susuyoruz bazen korkudan bazen başka bir şeyden ve konuşmamamız gerekenleri konuşuyoruz. İşte o zaman o meselede istikametten çıkmış oluyoruz. Nasıl ki her meselede hak var batıl var aynı şekilde her meselede istikamet üzere olmak var olmamak var. Yani bugün birçok insan keramete talip. Keşke kerametlerim olsaydı diye düşünür. Halbu ki Ebu Ari adında tarihte bir alimin de dediği gibi “Keramet isteme Allah’tan istikamet iste. Çünkü kerameti isteyen nefsindir, istikameti emreden ise Allah’tır.” Allah Azze ve Celle Peygamberimize bile bu hususta ikazda bulunmuş “festegım kema umırt” Emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. İsteyen istediği gibi bir istikamet tutturamaz… İşte bu nokta gözden kaçan bir noktadır ve herkes kendince bir istikamet tutturmaya çalışmaktadır. Halbuki bize düşen Kur’an’ın ve Peygamberimizin bize gösterdiği istikamettir. Yani peygamberimiz bile emrolunduğun gibi istikamet üzere ol emriyle …. Demek ki yani istediği gibi bir istikamet üzere olamazmış bunu anlamış oluyoruz. Onun için herkes istikamete sımsıkı sarılmalı. İstikamet bir geminin dümeni gibi. Geminin dümenine iyi sarılmazsak yanlış bir istikamete girersek hiçbir zaman hedefe de varamayız ve dalgaların arasında boğulur gideriz. Onun için en önemli şey geminin dümenine sıkı sıkı sarılmak ve rota neyse o rotada devam etmektir. İnsanlar niye istikametten çıkarlar? Rüzgarlardan dolayı sağdan kasırga estirirler soldan kasırga estirirler böylece istikametten çıkmaya zorlarlar. İşte orada mesele istikamet üzere kalabilmek. O da neyle mümkün? Rotanızı iyi bilmekle mümkün. Rotayı iyi bilenler o rotadan çıkmazlar. Rotayı iyi bilmek de Kur’an ve sünneti iyi bilmekle mümkün. Peygamberimizin hareket metodunu bilmekle mümkün. İnsan anca o zaman rotadan çıkmaz. Ben zamanında demiştim bütün pusulalar hata edebilir ama Güneş bozulmaz, hata etmez. Pusulanız Güneş ise rotadan sapmazsınız. Yani bizim Güneşimiz Kur’an’dır sünnettir. Eğer pusulamız Kur’an ve sünnet olursa Efendimizin buyurduğu gibi sapmazsınız. “Size iki şey bırakıyorum; Allah’ın kitabı ve benim sünnetim bunlara sarılırsanız sapmazsınız” buyuruyor.

Aslında birçok kişi ya da hareketler bu noktada hata ettiler. Kitaba sarılmadılar, sünnete sarılmadılar sapmalardan kurtulamadılar. Sadece iman esaslarında değil farzlarda ve haramlarda değil elbette onlarda da istikamet şart ama onun yanında bir de hareket metodunda istikamet o da dediğim gibi peygamberlerin metodunu izlemekle mümkündür. Onun için herkes böyle bir dönemde onlar çok daha iyi anlamalı o ayetler üzerinde durulmalı. Peygamberlerin mücadelesi nasılsı, nasıl konuştular, nasıl konuşmadılar, başlarına neler geldi aslında bunlar üzerinde durulmalı ve böyle istikamet üzere olmuş, Rabbim Allah demiş, Allah’tan başka otorite tanımamış kişiler üzerine melekler iniyorlar. Hicret etmesi gerektiği halde hicrei başaramamış olanlara tam ölüm döşeğindeyken ölmek üzereyken melekler “fima kuntum” diyorlar. Ne iş yapardınız? Ne yapardınız, ömrünüz nasıl geçti? Onlar “kunne mustadafıne fıl ard” diyorlar. Biz yeryüzünde ezilmiş ,zayıflatılmış, aciz kimselerdik bir şey yapamadık. Onlara melekler o şekilde soruyor ve sonra onları cehennemle tehdit ediyorlar yani sizin bu mazeretiniz kabul olmayacak “eletekun ardullahı veasıa” Allah’ın dünyası geniş değil miydi? Başka yere gitseydiniz ya diyecekler.2 Onlara o şekilde gelen melekler bu istikamet üzerinde olanlara da bu şeklilde onları cennetle müjdeleyerek geliyorlar. Bunun ölüm döşeğinde olması da söz konusu kabirde olması da kabirden kalkınca olması da üç yerde de melekler onları bu şekilde müjdeliyorlar. İstikamet üzere olmanın mükafatı bu. İnsan ölmeden evvel bile bunun faydasını görüyor.

Zaman bitti arkadaşlara selam söyle. Çok şükür her şey normal.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here