Abdurrahman Dilipak’ı Susturma Operasyonu!

0

Abdurrahman Dilipak hakkında AKP Kadın kollarının 81 ilde suç duyurusu açtığı olayla ilgili sorulan bir soruya cevap veren Alparslan Kuytul Hocaefendi konuyla ilgili açıklama yaptı.
Cuma tefsir dersi sonrası “Abdurrahman Dilipak’ın İstanbul Sözleşmesini savunan AKPLİ kadınlar hakkında fahişe ifadesini kullanmasını, buna karşılık AKP Kadın kollarının Dilipak hakkında 81 ilde suç duyurusunda bulunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklinde sorulan bir soru üzerine açıklama yapan Alparslan Kuytul Hocaefendi, meselenin İstanbul Sözleşmesi olmadığını ifade ederek asıl meselenin ne olduğuna değindi.

“Mesele aslında Abdurrahman Dilipak artık tenkit etmeye başladı, bu onu susturma operasyonudur. 81 ilin bilmem ne kadınlar teşkilatı hemen dava açıyor. Ne oldu? Aslında Abdurrahman Dilipak, artık muhalefet cephesine geçti, mesele bu. Yoksa 70 küsür yaşlarında bir insan, herhâlde durduk yere tanımadığı kadınlara fahişe diyecek değil. Bu kadar cahil bir insan mı? Mesele susturmadır. Muhalefet olmasın ve bu saltanat devam etsin ve gitsin.” Diyen Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin açıklamasının tamamı ;

Ben yazıda; İstanbul Sözleşmesini savunan AKP’li kadınlara, fahişe dediğini anlamadım. Ben bu yaşa gelmiş bir insanın tutup da tanımadığı birçok kadın hakkında ‘fahişe’ diyeceğini zannetmiyorum. Bu, son derece cahil bir insanın yapabileceği bir şeydir. Benim yazıdan anladığım; Mecazi fahişelikten bahsediyor. Mesela fikir namuslusu ya da fikir namussuzu ifadesinde olduğu gibi. Burada kasıt; bildiğimiz namussuzluk değil fikren namuslu olmak ya da namussuz olmak. Aynı şekilde fikren ya da hayat itibariyle fahişelik kast ediliyor.Yani duruma göre şekil alan, menfaatini düşünen, menfaatine göre kendini bir yerlerde konumlayan insanlar kastediliyor.

Yazıyı okuduğunuzda şunu göreceksiniz; Abdurrahman Dilipak bir şeylerden rahatsız. Mesele sadece İstanbul Sözleşmesi değildir. Birçok vakfın, derneğin, STK denilen bu gibi çalışmaların kişiliksizleştiğinden, bunların hakikatleri konuşmadığından, yanlışlara karşı gelmediklerinden bahsediyor.

Kendisi baştan beri böyle bir tavır içerisinde miydi? O da tartışılır ama şu anda gelmiş olduğu nokta itibariyle bunu anlamış görünüyor ve onları kınıyor. “Dün fakir olan, ter kokan STK’lar bugün parfüm kokuyorlar.” diyor. Buna benzer cümleleri var. Dün para bulamayanlar, bugün çok para buluyorlar.  Uluslararası fonlardan istifade ediyorlar. Hükümet ve bakanlıklar vasıtasıyla uluslararası fonlar, onlara aktarılıyor. Görmedikleri kadar para gördüler. Hatta Türkiye’nin kendi kaynakları, kendi fonlarından da istifade ettiklerini anlatıyor. Bunların yalnızca uluslararası fonlardan değil de Türkiye kaynaklarından da istifade ettikleri, bundan dolayı da konuşamadıklarını anlatıyor.

Mesele Sadece İstanbul Sözleşmesi Değil!

STK’lar önceden siyasilere: “Şöyle yapıyorsunuz, böyle olmaz” derlerdi. Şimdi onlar bunlara parmak göstererek: “Size bu kadar para verdik, bir şey yaptığınız yok, bir de kendi kendinize konuşmayın” diyorlar. Yani bunu kınıyor. Mesele yalnızca İstanbul Sözleşmesi değil, genel itibariyle Abdurrahman Dilipak, STK’ların her şeye sessiz kaldığından rahatsız.

Ben baştan beri bundan rahatsızım. 2003 yılından beri, Irak’ın işgaline bu hükümetin yardım ettiğinden, Müslümanların öldürülmesine yardım ettiği günden beri, Suriye politikasının -rezil politikanın- başından itibaren, Rus uçağının düşürülmesi gibi yanlışlar… Gençliğe hiçbir şey verilmemesi, ateistlerin, deistlerin çoğalmış olması. Güya dindar nesil meydana getireceklerdi. Ateist ve deist bir nesil meydana getirdiler. Kıyamet gibi imam-hatip açıldı ama içi boş! Keşke boş olsa, birçoğundan irin akıyor, Deizm irini!

Bunlar yeni değil. 17-18 yıldır konuşulacak birçok mesele vardı ama hepsinde sustular. Şimdi bazıları uyanmaya başlamış, uyananlar uyanmayanları kınıyor artık.

“Neden ben konuşuyorum, siz konuşmuyorsunuz?” diyorlar. Ben de 17 sene evvel söylüyordum, o zaman da birçokları yine beni desteklemiyordu. Şimdi bu son 1-2 yıldır biraz uyanmış olanlar uyanmayanlara çok sinirleniyorlar da sen de dün uyanmamıştın, anlamıyordun. Sen de daha düne kadar AKP’yi destekliyordun.

Yanlışları görmek istemiyordunuz. Bir takım hayırlı hizmetler var diye diğerlerini görmek istemiyordunuz. Başörtüsü gibi birtakım meseleler halloldu diye -sanki tek mesele oymuş gibi- diğer meseleleri görmezden geliyordunuz. Çok şükür geç de olsa demek ki bazılarında bir rahatsızlık başlamış.

Mecazi Fahişelik Nedir?

Benim gördüğüm ve Abdurrahman Dilipak’ın söylemek istediği budur. Bu susanlardan ve menfaatçilerden, STK‘ların menfaatçi olmasından, mecazen fahişe gibi, yani nasıl ki ‘fahişe parayla kendini satar, bunlar da devletten hükümetten paraları alarak bir bakıma kendilerini sattılar’ demek istiyor. Buna fahişelik diyor aslında. Bu mecazi fahişeliktir. Yoksa AKP’li kadınlara böyle bir şey diyeceğini ben zannetmiyorum. Öyle bir ifade de ben görmedim. Yani ömrüm okumakla geçti. Okuduğunu anlamayacak adam değilim. Ben öyle bir mana görmedim orada. Biraz abartıyorlar.

Mesele aslında Abdurrahman Dilipak artık tenkit etmeye başladı, bu onu susturma operasyonudur. 81 ilin bilmem ne kadınlar teşkilatı hemen dava açıyor. Ne oldu? Aslında Abdurrahman Dilipak, artık muhalefet cephesine geçti, mesele bu. Yoksa 70 küsür yaşlarında bir insan, herhâlde durduk yere tanımadığı kadınlara fahişe diyecek değil. Bu kadar cahil bir insan mı? Mesele susturmadır. Muhalefet olmasın ve bu saltanat devam etsin ve gitsin.

Dinlemek için tıklayınız;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here