Boğaziçi Protestoları Hakkında: Protesto Anayasal Bir Haktır!

0
Boğaziçi Protestoları Hakkında: Protesto Anayasal Bir Haktır!
Boğaziçi Protestoları Hakkında: Protesto Anayasal Bir Haktır!

Boğaziçi Üniversitesinde Melih BULU ’nun, rektör olarak atanması ile ilgili protestolar devam ederken olaylar polisin de sert müdahaleleriyle daha da içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Siz bu protestoları ve polisin ser müdahalesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sunucu: Hocam iki hafta önce bu konuya değinmiştik o günden bugüne Boğaziçi protestoları devam ederken polisin de sert müdahaleleri oldu. O görüntüleri de isterseniz izleyelim. Bu görüntülerle ilgili de sorumuz olacak.

Sunucu: Evet, görüntüleri izledik hocam. Bunun dışında evlere yapılan baskınlar ve öğrencilerin gözaltına alınmaları da var. Siz Boğaziçi olaylarında yaşanan bu sert müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Protesto Anayasal Bir Haktır

Alparslan KUYTUL: Öncelikle bir şeye karşı gelmek, istememek bir haktır. Protesto bir haktır ve Anayasa’da buna hak vermektedir. Kanunlar da buna göre düzenlenmiştir.  Ama ne Anayasa dinlenmektedir ne de kanunlar; protesto edenlere bu şekilde muamele yapılmaktadır. Önce 159 kişi gözaltına alınmıştı 98’i serbest bırakıldı. Hâlbuki cumhurbaşkanı bunların hepsi terörist demişti.  O zaman bunlar niye serbest bırakıldılar? Sanıyorum daha sonra diğerleri de serbest bırakıldı. Aynı şekilde Ankara’da Boğaziçi protestolarını desteklemek için yapılan eylemlerde de 104 kişi gözaltına alınmıştı, herhalde onlar da serbest bırakıldı. Belki birkaç kişi bırakılmamış olabilir. Hani bunlar teröristti?

Kimin Terörist Olduğuna Bağımsız Mahkemeler Karar Verir

 Bir kere kimin terörist olduğuna cumhurbaşkanı mı karar verecek? Bu mahkemelerin vereceği bir karardır. Şahitler dinlenilir, deliller ortaya konulur ve mahkemede incelenir, bağımsız bir mahkeme tarafından -bağımsız mahkeme kaldıysa- karar verilirse geçerli olan odur. Siyasilerin söyledikleri bu gibi sözler geçerli değildir. Cumhurbaşkanı bir partinin başkanı değil midir? Dolayısıyla tarafsız değildir, tarafgirdir ve kendinden olmayanlara terörist demiş olmaktadır. Bunların içerisinde teröristler karışmış olamaz mı? Belki de olabilir, bilmiyorum. Ben onları savunmuyorum ama hepsinin birden, daha kimin ne olduğu belli olmadan hepsine birden terörist damgası vurmak bu vatana iyilik değil, kötülüktür. Ne oldu şimdi? Bu gibi olaylarla cumhurbaşkanının makamı da zedeleniyor.  

Cumhurbaşkanının Altını Oyuyorlar

Koskoca devletin başkanı herkese terörist diyor, ondan sonra mahkemeler onların hepsini bırakıyor. Ne oldu şimdi?  Cumhurbaşkanının pozisyonu ne oldu? Devletin başkanı, devletin başı bu kadar düşürülmemelidir. O terörist dediyse kesin delilleri olması icap eder ve mahkeme kararını beklemesi gerekir. Kendisi oturup da delilleri incelemeyeceğine göre bu iş hâkimlerin işi olduğuna göre…  

Benim cumhurbaşkanına da İçişleri bakanına da tavsiyem şu: “Siyah gözlüklülerin önlerine götürüp koydukları rapora inanmasınlar! Bu raporlarla cumhurbaşkanının altını oyuyorlar.” Cumhurbaşkanını yanlış konuşturtuyorlar ve onu sevmeyenleri, nefret edenleri çoğaltıyorlar. Yalan dolan raporlarla yanlış şeylere imza attırıyorlar. Cumhurbaşkanı artık bunun farkına varmalı!

Sizin İşinize Gelen Kanun, İşinize Gelmeyen Kanun; Kanun Değil

 ‘Cumhurbaşkanı kendisinin yasal haklarını kullandı.’ Deniliyor.  Kanunu yapan sizsiniz ya! 

Kanun böyle miydi eskiden? Kanunu siz keyfinize göre değiştirdiniz!  

Siz ne zaman kanuna uymuşsunuz ki? İşinize geldiği zaman kanuna uyuyorsunuz işinize gelmediği zaman telefon ile talimat veriyorsunuz. Hâkimlere bile talimat verdiğinizi herkes biliyor. 

Siz ne zaman kanunlara uymuşsunuz ki? Kanun işlerine gelince geçerli, işlerine gelmediği zaman geçerli değil. CumhurbaşkanıAnayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı bile tanımıyorum’ demedi mi? Hangi kanundan bahsediyoruz? Anayasa Mahkemesi’nin de üzerinde olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararını da kaç defa tanımadı. Hangi kanundan bahsediyorsunuz? Sizin işinize gelen kanun, işinize gelmeyen kanun; kanun değil.

Bizim anayasal hakkımız Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin alma koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Buna rağmen bize 100 tane mahkeme açtınız! Anayasal hakkımızı neden engellemeye çalışıyorsunuz?

Mahkemeler hâlâ sürüyor; 45 tanesinden beraat almışız hala daha mahkemeler bitmedi. Meselenin bir yönü bu. Kanunları kendileri istedikleri gibi çıkardılar.

Birincisi; aslında böyle değildi ama son zamanlarda memleketi tamamen tek adam sistemine doğru götürüyorlar. Yani önce kanunu tek adam sistemine göre değiştirdiler.

İkincisi; siz ne zaman kanuna uydunuz ki? İşinize geldiği zaman kanuni hakkım diyorsunuz, işinize gelmediği zaman telefonla işi bitiriyorsunuz. Kanun size o hakkı tanımıyorsa o zaman da telefonla işi bitiriyorsunuz.

Üçüncüsü; diyelim ki kanun daha evvelden beri böyle olsaydı yani cumhurbaşkanın rektörleri tayin etme yetkisi olsaydı valiler gibi (var gibi kabul edelim); peki, bu yetkinin size verilmiş olması hukuki olduğunu gösterir mi? Yaptığınız şey kanuni olabilir ama hukuki olmayabilir. Yani yaptığınız hak değil! Kanunu keyfinize göre değiştirirsiniz yaptığınız şey kanuni olabilir ama hukuki olmayabilir, hak olmayabilir.

Her Konu da Seçim Olduğu Halde Neden Bu Konuda Seçim Hakkı Yok?

 Hukuk Arapça ’da hakkın çoğuludur, haklar demektir. Hak değilse yaptığınız şey kanuni olsa bile vicdanlar bunu kabul etmez, Allah da bunu kabul etmez. Şimdi her konuda seçim var. Neden bu konuda seçim yok? Öncesinde altı kişi seçiliyordu. Altı tane aday içerisinden, üniversite hocaları arasında yapılan seçim sonucunda altı aday seçilip YÖK’e gönderiliyordu. YÖK bunların üçünü eliyor, üçünü Cumhurbaşkanına gönderiyordu. Cumhurbaşkanı da onlardan bir tanesini seçiyordu. Aslında o da çok mantıklı bir şey değildi. Esasına bakarsanız o altı kişiden birisi mutlaka cumhurbaşkanının da sevdiği ya da onun görüşünde olan birisidir. Altısının da cumhurbaşkanına muhalif olması zaten düşünülemez. Mutlaka cumhurbaşkanı da birisini aday gösterir, el altından birisi, o altıncı kişi olur. Dolayısıyla da o altı kişiden en az oy alan kişi olsa bile gene sonuçta onu atar, rektör o olur. O sistemde aslında doğru bir sistem değildir. Seçim yapılıyor, hangi parti en çok oy aldıysa hükümeti kuran parti olmuyor mu? Mesela AKP en fazla oyu aldı AKP şu anda iktidarda değil mi? Neden üniversitede altı kişiden istediğini seçiyor cumhurbaşkanı? En çok oy alan kişinin atanması icap etmez mi?

Basit bir vakıf, dernek vb. de bile seçim vardır, halk bu işleri bilmez. Vakıf kuranlar, vakıf başkanları bilir.  Vakfın üyeleri vardır; üyelerinden yönetim kurulu seçilir, yönetim kurulundan da başkan seçilir. Basit bir vakıf ya!  Ufacık bir bina, normal bir ailenin oturduğu daire kadar icabında, öyle vakıflar var ki bir ailenin oturduğu 100 metre karelik bir bina kadar. Adı vakıf yani tabeladan başka bir şey yok. Sadece tabela olmasına rağmen devlet ona bile böyle kurallar koymuş. Üyelerin olacak, üyelerin seçim yapacak, genel kurul toplantısı yapılacak diyor. Basit bir dernek olduğu halde bunun seçimi olacak diyor. Kaç kişi? Hep arkadaş zaten. On tane üye var, on kişi seçim yapacakmış.

Vakıf, dernek bir kişinin kontrolüne geçmesin diye ona bile böyle kurallar koyuyorsunuz da koskoca Boğaziçi üniversitenin kendisinin seçim yapmasına mı izin vermiyorsunuz? Sendikalar da seçim yok mu? Var. Partilerde kongreler yok mu, seçim yapılmıyor mu? Yapılıyor. Barolar da seçim yapılmıyor mu? Tabipler odasında seçim yapılmıyor mu? Ya, fırıncılar odasında bile seçim yapılıyor, kasaplar derneğinde seçim yapılıyor, bakkalların derneği seçim ile tayin ediliyor. Peki, koskoca üniversite? Hepsi aklı başında insanlar, profesörler, doçentler. Bunlar nasıl oy kullanmaz? Bakkallar oy kullanıyor; bakkallar derneğinin başkanını tayin ederken, kasaplar derneğinin başkanı tayin ederken kasaplar oy kullanıyor, vicdan ya! Üniversite profesörlerine oy kullandırmıyorsunuz. O zaman kim oy kullanacak?

Ülkenin en Entelektüel İnsanları da Oy Kullanmaya Layık Değilse, Kim Layık?

Üniversite profesörleri de oy kullanmaya layık değilse o zaman kim layık? Bu ülkenin en entelektüel insanları, okumuş insanlar oy kullanamıyor. Neden? Çünkü cumhurbaşkanı ben atayacağım dediği için yasal düzenleme ona göre yapılmış.

Bugün buraya gelmeden evvel haberlerde cumhurbaşkanının 11 üniversiteye daha rektör atamış olduğunu gördüm. Sanki bu olayların inadına ben atarım; 11 tane daha rektör atıyorum, dercesine üniversitelerle restleşme, inatlaşma; toplumla inatlaşma. Bunun sonucu AKP’nin bitmesidir. Bugün bu kadar olaylar devam ederken 11 tane üniversiteye rektör atadı. Mesele sadece kanuni mi değil mi meselesi değil. AKP’nin borazanlığını yapanlar çıkıp televizyonda yapılan şey yasal, kanuna uygun falan filan deyip duruyorlar. Kanunu siz bu hale getirdiniz, kanun böyle değildi ki!

Bir fırıncılar odasının bile seçimi var, bakkalların seçimi var, kasapların seçimi var, sendikaların var, baroların var, tabipler odasının; her şeyde her tarafta seçim var. Neden üniversiteye gelince seçim yok? Tam aksine asıl üniversite de seçim olması gerekir. Çünkü rektör başarılı bir insan olmalı, herkesin sevdiği saydığı birisi olmalı, en çalışkan, herkesin oyunu almış bir insan olmalı ki üniversitesini dünyadaki ilk 500 Üniversite arasına girdirebilsin.

Üniversitelerimizin Durumu Rezalet!

Bizim üniversitelerimiz rezalet! Şu kadar üniversite açtık deyip duruyoruz ama üniversitelerde mezun olanların bir şey bildiği yok.  Türkiye’de sanıyorum iki tane üniversite ilk beş yüze girdi: Biri Sabancı diğeri Koç muydu, neydi?  O da arkasında büyük bir güç olduğu, çok güçlü, zengin olduğu için ilk beş yüze girebildi. Bu kadar üniversitemiz var lakin ODTÜ bile benim bildiğim kadarıyla girememişti ilk beş yüze; Boğaziçi Üniversitesini bilmiyorum. Türkiye’nin en kaliteli üniversiteleri bile giremedi. Çünkü hep böyle kayyum rektörler atanmış; rektörler başarısız. Adamını bulan rektör oluyor. Liyakate bakılmıyor. Allah Azze ve Celle Nisâ 58. Ayette buyuruyor ki: “İnna(A)llâhe ye/murukum en tu-eddû-l-emânâti ilâ ehlihâ” “Allah size emanetleri ehil olanlara vermenizi emreder.” Liyakat sahiplerine, layık olanlara verin. Siz kendi adamlarımıza veriyorsunuz; diyelim ki o da layık değil, ehil bir insan olmayabilir. Belki başka bir görüşten bir profesör daha ehildir, olabilir mümkündür. O zaman ne oluyor? O üniversiteler bilim yuvası olmaktan çıkıyor, siyaset yuvasına dönüşüyor ve orada bilim üretilmiyor. Yani adı büyük ama hiçbir ürünü yok. Boğaziçi Üniversitesi’nin, ODTÜ mesela -en kaliteli üniversitelerimiz bunlar- hangi alanda bir başarı ortaya koyabilmişler?

Bu atama sistemi ile aslında bir şey olduğu yok. Daha önceki de öyleydi, o zaman altı tane aday seçiliyor yine belki en başarısız en az oy alan, en az layık olan kişiyi cumhurbaşkanı atıyordu. Yine bir şey olmuyordu. Üniversite rektörleri atanırken aslında siyasi görüşünden ziyade o üniversiteyi ne kadar kalkındıracağına bakılması lazım. Bu kişi üniversitesini dünyanın ilk 500 Üniversitesi içine dahil edebilecek mi? Buna bakılması lazım. Ama bunlar tamamen seçimi terk ettiler.

Boğaziçi Protestoları Hakkında Açıklamanın Videosunu İzlemek İçin;

Gündeme İslami Bakış Programını İzlemek İçin Buraya Tıklayınız.

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin güncel, siyasi, fıkhi, ilmi sorular hakkında vermiş olduğu cevaplara alparslankuytul.com resmi web sitesinden ulaşabilirsiniz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here