Allah Azerbeycan’a Topraklarını Kurtarmayı Nasip Etsin

0
Allah Azerbeycan'a Topraklarını Kurtarmayı Nasip Etsin
Allah Azerbeycan'a Topraklarını Kurtarmayı Nasip Etsin

Alparslan Kuytul Hocaefendi her cuma olduğu gibi bu cuma da tefsir dersi sonrası kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı.
Azerbaycan-Ermenistan hattında Dağlık Karabağ üzerinden 27 Eylül pazar günü başlayan gerilimin devam etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? ‘sorusuna “Allah Azerbeycan halkına topraklarını kurtarmayı nasip etsin” diyerek bombardımanda şehit düşen müslüman kardeşlerimize Allah’tan rahmet gazilerimize ise şifa temennisinde bulundu.
Sorunun tamamını okumak için;

Azerbaycan’da olan durumun ne olduğuna geçmeden evvel, İslam düşmanı, Müslüman düşmanı kafirlerin kurşunlarıyla, saldırılarıyla şehit olan Müslüman Azerbaycanlı kardeşlerime Allah’tan rahmet, gazilerimize Allah’tan şifa temenni ediyorum.

Uluslararası Hukuka Göre Karabağ, Azerbaycan Toprağıdır

Azerbaycan ve Ermenistan olayı kısaca şudur: Bu olay 1988’den beri devam eden bir problemdir. O günden beri Dağlık Karabağ denilen kısım ve onun da çevresi, sadece orası değil tamamı Dağlık Karabağ olarak bazı haritalarda gösteriliyor ama Karabağ esasında o bölgenin 3’te birlik kısmıdır. Buranın nüfusunun %70’i Ermeni, %30’u Azerbaycanlı Müslümanlardır. Ermenistan, Karabağ nüfusunun büyük çoğunluğunun Ermeni olduğuna dayanarak orayı işgal etmiştir. O zamanlar Azerbaycan ile Ermenistan arasında savaş oldu. Azerbaycan ciddi bir savunma gösteremedi ki orası Ermenistan’da kaldı. Ancak uluslararası hukuka göre Karabağ hâlâ Azerbaycan toprağıdır. Birçok devlet de bunu böyle kabul etmektedir. Yani bu sadece Azerbaycan’ın iddiası değil, BM (birleşmiş milletler) de Karabağ’ı Azerbaycan’ın toprağı olarak kabul etmektedir.

Meselenin güya masada çözülmesi beklenmektedir ama bekle bekle 30 sene oldu hâlâ o topraklar işgal altındadır. Haritaya baktığınızda göz kararı, km kare olarak benim ezberimde değil ama Azerbaycan topraklarının yaklaşık 1/4, 1/5 kadarı Ermenistan işgali altındadır. Halbuki Dağlık-Karabağ nüfusunun tamamı değil sadece %70’i Ermeni olan bir bölgedir. O bölgenin aslında 1/3’ü kadar bir bölgedir. Ama Ermenistan o bölgenin tamamını işgal etmiştir. Yalnızca Ermenilerin olduğu bölgeyi değil onun etrafını da yani büyük bir alanı da işgal etmiştir. Biraz daha tafsilatlı haritalara bakarsanız söylediğim yerin farklı renkle işaretlendiğini görebilirsiniz. Dağlık-Karabağ Azerbaycan içinde ayrı bir bölgedir. Ermenistan yalnız orayı değil çevresini de yani oranın 3 katı olan bölgeyi de işgal etmiştir. Bu haksızlıktır, zulümdür. Dünya da bu yapılanı kabul etmiş ve sessiz kalmıştır. Çünkü maalesef hâkim güçler, kafir güçler olduğu için Ermenistan’ın yanında yer almaktadırlar.

Bu mesele ile ilgili Rusya, Amerika, Fransa üçlüsü söz sahibi kabul edilmişler ama bu meseleyi çözme adına hiçbiri adım atmamışlardır. Bu ülkeler aslında bu sorunu bu hale getirmişlerdir. Zaten Avrupa’dan bir şey beklemeye gerek yoktur, tavırları meydandadır. Ermenistan’ın bu işgalini bitirmek için Azerbaycan ve Türkiye yıllardan beri fırsat beklemekteydi. Bu fırsatı kendileri mi oluşturdu yoksa gerçekten Ermenistan tarafından bir saldırı oldu da Azerbaycan güçleri o bölgeye, burası zaten bizimdi diyerek mi girdiler tam bilemiyoruz. Ama bu işler devletlerin gizli işleridir. Ermenistan icabında öyle bir saldırı yapmamış da olabilir. Bir bahane üretmek için oradan bir saldırı yapılmış gibi de gösterilebilir. Bize saldırı yapıldı, biz de karşılık veriyoruz, denilip bu bahaneyle bütün o bölge, bütün o topraklar kurtarılabilir. Bu da mümkündür. Eğer haklıysanız böyle bir siyaset izlemiş olabilirler onu bilemiyorum.

Medyada çıkan haberlere göre Ermenistan bir saldırıda bulundu, birkaç sivil şehit oldu, bunun üzerine Azeri ordusu da bölgeye girdi. Söylenen bu. Bir saldırı yapmamış olsalar bile Ermeniler zaten saldırgandır, Azeri topraklarını işgal altında tutmaktadır, bu saldırganlıktır. Buna karşı Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklemesi de bir sorundur. Türkiye’nin Azerbaycan’ı desteklediği malumdur ve Azerbaycan da Türkiye’ye de güvenerek Dağlık-Karabağ bölgesini de bütün o bölgeyi de kurtarmaya çalışmaktadır, hakkını almaya çalışmaktadır, diye tahmin ediyorum. Sadece Müslümandırlar o yüzden destekleyelim diye değil gerçekten Azerbaycan bu davada haklıdır. O topraklar Azeri topraklarıdır, bu bilinen bir gerçektir.

Azerbaycan’ın dediği şey şudur: O işgal edilen büyük bölgenin tamamı Azerbaycan’a aittir. Bu kabul edilecek. İçindeki o bölgenin 3’te biri büyüklüğünde olan Dağlık-Karabağ oranın da özerk bir yönetimi olabilir ama toprağı Azerilerin toprağı kabul edilmek şartıyla.

Azerbaycan; “Mademki oradaki nüfusun %70’i Ermeni’dir. O halde tıpkı Irak’ta Barzani’nin kurduğu özerk yönetim gibi orada da Ermeniler çoğunlukta olduğu için onlara daha fazla hakların verildiği ve iradenin kendilerine teslim edildiği, iç işlerinde serbest, dış işlerinde merkeze yani Bakü’ye bağlandığı tıpkı eyalet sistemi gibi bir idare şekline ‘evet’ diyebiliriz” diyor. Eğer istediğiniz buysa, orası özerk yönetimse bunu kabul edebiliriz ama topraklar Azerbaycan’ındır! Hem siz sadece Dağlık-Karabağ bölgesini işgal etmediniz, onun 3 katı büyüklüğünde bir bölgeyi işgal ettiniz.

 Şimdiye Kadar Neredeydiniz!

Hadi dağlık Karabağ’ın %70’i Ermeni, ya diğer taraflar? Orada yani geriye kalan %30’luk kısımda Ermeni nüfus yoğunluğu yok. Ermenistan, Dağlık-Karabağ’ı bahane ederek topraklarını büyüttü. Çünkü Dağlık-Karabağ uzmanların söylediğine göre epey zengin bir bölge. Belki dağlık ama yeraltı kaynakları çok zengin. Aslında buna göz dikmiş durumdalar. Eğer Azerbaycan’ın konjonktürü uygun gördüyse Türkiye’nin de yardımıyla tekrardan topraklarını kurtarma girişimi hakkıdır. Oradaki 3 büyük devlet kendine düşen görevi yapmamıştır. Ne Amerika ne Fransa ne Rusya. Şimdi de kalkmışlar konuşuyorlar. Şimdiye kadar neredeydiniz!

Bu arada ‘Türkiye oraya Suriye’deki cihatçıları gönderiyor gibi’ iddialar var. Yani ‘Türkiye, Suriye’deki ya da Iraktaki cihatçılarla sürekli iş birliği halinde. Oradaki IŞİD güçleri ile sürekli iş birliği halinde. Bunları istediği yere gönderiyor. İşine gelirse Libya’ya, işine gelirse Azerbaycan’a, işine gelirse şuraya buraya… yani bunları milis kuvveti gibi kullanıyor’ şeklinde bazı iddialar var. Bunlar tabi gizli bilgilerle bilinebilir. Böyle bir şey var mı yok mu bilemiyorum. İstihbarat bilgisine sahip olanlar bunları bilebilirler. Şimdiye kadar buna benzer çok laflar duyduk. Yani birçok devletten gelen IŞİD taraftarlarının Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtiği biliniyor. Bu Türkiye’nin yardımıyla mı oluyor? Türkiye, böyle zamanlarda kullanmak için onları orada besliyor mu, destekliyor mu? Yani hep Amerika mı kullanacak, biraz da biz kullanalım, madem bunlar cihat taraftarı, biz de bunlara cihad alanları gösterelim, kimini Libya’ya, kimini Azerbaycan’a, Irak’a, Yemen’e vs. gönderelim. Madem cihad istiyorlar, cihat yapsınlar gibi birtakım planlamalar olabilir mi? Ben onları bilemem. İstihbarat bilgisine sahip olmak lazım. Ama bu laflar söyleniyor.

Dünya basınında, Türkiye’nin Suriye’deki grupları oraya sevk ettiği söyleniyor. Türkiye bunu kabul etmiyor. Hangisi doğru bunu bilemem ama Azerbaycan’ın kendi askeri yok mu? Azerbaycan sonuçta bir devlet yani Türkiye oraya yardım etmek istiyorsa belki radar sistemleriyle, sihalarla, ihalarla, buna benzer gelişmiş sistemlerle veya istihbarat vererek yardım edebilir. Kimseye belli etmeden göstermeden yardım edebilir. Buradaki grupları oraya göndermek çok açık bir şey, bunu herkes görecektir, bilecektir. Türkiye böyle bir şeyi yapıyor mu bilemiyorum. Bu iş aslında Azerbaycan’ın kendi vatandaşları tarafından yapılması gereken bir şeydir. Türkiye başka bir şekilde yardım edebilir. Zaten Azerbaycan cumhurbaşkanı da ‘Türkiye taraf değildir, Türkiye sadece bize moral desteği vermektedir, yanımızda olduğunu ilan etmektedir, bize bir destektir’ dedi. Dolayısıyla Türkiye’nin bir taraf olmadığı ve böyle bir şey yapmadığını söylüyor. Böyle bir şey gerçek olsa bile, hiçbir devlet ben bunu yaptım demez. Bunlar istihbarat işleridir. Gizli bilgilerdir. Hiç kimse bunu kabul etmez. Devletler de bir şey yaparlar ama bunu saklarlar. Bu iş böyledir. Kalkıp da dünyaya bu grupları ben gönderdim, şu kadar silah verdim, diyecek değildir. Böyle bir şey varsa bile söylenmez ama var mı yok mu ondan da emin değiliz.

Azerbaycan’ın kendi kuvvetleri bence bu iş için yeterlidir. Türkiye’nin yapacağı yardım bu şekildedir. 1000-2000 kişi ile ne olacak ki? Azerbaycan’ın 1000-2000 ordusu yok mu ki? Niye buradaki savaşçıları oraya göndersin ki? Bunlar ne kadar doğru iddialardır bilemiyorum, zamanla ortaya çıkar. Belki yapmıştır belki yapmamıştır zamanla ortaya çıkacaktır.

Sonuç itibariyle; o topraklar Azerbaycan topraklarıdır, Azerbaycan kendi toprağını kurtarmaya çalışmaktadır ve bu onun hakkıdır. Allah yardımcıları olsun. Allah Azerbaycan’a topraklarını kurtarabilmeyi nasip etsin, cesaret versin, güç kuvvet versin. Bütün Müslümanlara da kafirden dost olmayacağını anlamayı nasip etsin.

Biz ABD ve Rusya ile Stratejik Müttefik Olamayız

Şimdi bakın Türkiye, Suriye’de Rusya ile karşı karşıya, Libya’da da yine karşı karşıya. Doğu Akdeniz’de de karşı karşıya. Güya Rusya ile aradaki buzları çözmüştük. Rus uçağını düşürdükten sonra tekrar arayı düzeltmek için neler neler oldu. Rusya’dan milyarlarca dolar para ile S400’ler alındı. Bütün bunların hepsi Rusya ile arayı düzeltmek için yapıldı ama gerek Rusya ile gerek Amerika ile ittifak gerçekçi değil, sürdürülebilir bir ittifak değil. Çünkü bizim menfaatlerimiz ile Rusya’nınki örtüşmez. ABD’nin ki de öyle, örtüşmez. Hiçbirisi bizim stratejik müttefikimiz olamaz. Bizim düşündüğümüz Ortadoğu ile Rusya’nın, ABD’nin düşündüğü Ortadoğu aynı olamaz. Bizim düşündüğümüz Kafkaslar ile Rusya’nın ABD’nin düşündüğü Kafkaslar asla aynı olamaz. Yani biz stratejik müttefik olamayız, bu yalandan ibarettir. Türkiye’nin düşündüğü Suriye ve Kıbrıs ile ABD’nin ve Rusya’nın düşündüğü Suriye, Kıbrıs aynı olamaz. O halde biz stratejik müttefik olamayız.

Türkiye Rusya ile arayı düzeltmeye çalıştı ama bakın olmuyor. Suriye’de karşı karşıyayız, Libya’da karşı karşıyayız. Doğu Akdeniz’de karşı karşıyayız. Şimdi buna dördüncü olarak bir cephe daha Azerbaycan eklendi, yine karşı karşıyayız. Esasında Türkiye şu anda birçok cephede bir nevi savaş veriyor. Bu ne kadar doğru bir stratejidir, tartışılır. Koskoca Osmanlı bile tek cephede savaş vermeyi tercih ederdi, iki cephede savaşmak istemezdi. İmparatorluktu ama buna rağmen tek cephede savaşmak istemiştir, iki cephede savaşmak istememiştir. Düşman tek cephede o gücü gördüğünde bazen savaşsız teslim olmuştur. Türkiye bir Osmanlı değil, dünya süper gücü de değil. Bu kadar cephede birden savaşa girmesi, ne kadar orduyu, MİT’i, emniyeti güçlendirirse güçlendirsin bu kadar alanda mücadele edebilir mi? Çok zor. Bu ayrı bir konu aslında. Azerbaycan konusu ayrı bir konu. Ayrı değerlendirmek lazım. Yani Azerbaycan’a aleni destek vermek stratejik olarak doğru muydu yoksa gizli destek vermek ve bölgesel bir güç olmak istiyorsa biraz da tarafsız gibi davranıp o şekilde hakem rolüne bürünmesi mi gerekirdi? Rusya ve Amerika öyle yapıyor mesela, o kadar gücüne rağmen taraf tutuyor gibi davranmıyor. Alenen herkes bilir ki Amerika İsrail taraftarıdır, İsrail’in kulu kölesi gibi. Buna rağmen Filistinlilerle İsrail arasında çoğu zaman tarafsız gibi hakem rolüne bürünmeye çalışıyor. Büyük devletlerin izlediği strateji budur. Yani büyük olmanın gereği biraz böyle bir şeydir. Taraf tuttuğunuz zaman büyüklüğünüzü kaybediyorsunuz. Neden? Çünkü o zaman sizi masaya oturtmuyorlar. Neden? Çünkü tarafınız belli. Tarafı belli olanı masaya oturtturmuyorlar. O zaman bölgesel güç olamıyorsunuz.

Türkiye bu meselede tarafgir davranmak istemiş böyle bir stratejiyi benimsemiş olabilir. Yani idare edenlerin stratejisi bu olabilir, bunu tercih etmiş olabilirler ama dünyaya baktığınızda büyük devletlerin ekseriyetle izlediği strateji; tarafsız gibi görünüp aslında taraf tutmak böylece masada söz sahibi olmaktır. Türkiye bazı dediklerini yaptırabilir ama bu stratejiyi izlemiyor. Tam tersine her tarafta tarafız. Adeta bütün dünyayı karşımıza almışız. Zaten Amerika ile çok meselede karşı karşıyayız. Şimdi Rusya ile de aynı durumdayız. Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da, Mısır’da… Biz her meselede tarafız. Bu kadar çok taraf olmak, bu kadar çok cephede savaşa girmek demektir. Türkiye bu kadar güçlü mü? Bunu Amerika da Rusya da yapmıyor. Türkiye’yi idare edenler bu konuyu bir daha düşünmeliler. Sadece Azerbaycan için söylemiyorum, genel itibariyle bu strateji gözden geçirilmelidir. Her meselede çok keskin bir dış politika Türkiye’nin başını büyük belalara sokabilir. Azerbaycan konusu istisna olabilir. O bölge (Dağlık Karabağ) zaten Azerbaycan’ın hakkıdır. Bunu bütün dünya biliyor. Ermenistan orada işgalcidir. Bunu da herkes biliyor. Bu mesele ayrı tutulabilir ama Türkiye bunu genel bir strateji haline getirmiş her meselede taraf tutuyor.

Elbette mazlumdan tarafız ve olmalıyız. Ben açık konuşabilirim ama devletin başındakiler biraz daha siyasete göre konuşmalılar çünkü sorumluluk onlarda. Biz önemli meselelerde açık tavır koyacağız ve onların elini kuvvetlendireceğiz ama onlar biraz daha siyasi davranmayı bilmeliler. Yani Türkiye izlediği stratejiyi gözden geçirmelidir.

Tamamını dinlemek için;

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here