Hukukun Rafa Kaldırıldığı Bu Yargılamalara İtiraz Ediyoruz!

0

6 Eylül 2019 tarihinde görülen mahkemede Alparslan Kuytul Hocaefendi ve Furkan Vakfı Başkanı Ali Alagöz SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. Fakat, bir tutuklu sanığın duruşmada en doğal hakkı olan ‘savunma yapması’na müsaade edilmeyen mahkemede;“burası nefisleri tatmin etme yeri değil” denilerek kendilerine savunma yapma hakkı tanınmadı ve söz hakkı dahi verilmedi.

Alparslan Kuytul Hocaefendinin 20 ay önce başlayan haksız ve hukuksuz tutukluluğu tecrit altında devam ediyor. Hakkındaki tüm suçlamalardan tahliye almasına, tertemiz olduğu devletin kurumlarının açık belgeleriyle ispat edilmesine rağmen 6 Eylül’de 4. Duruşması yapılan mahkemede tutukluluğunun devamı yönünde karar verildi. Vakıf başkanı Ali Alagöz’ün tahliyesine, Alparslan Kuytul Hocaefendinin tutukluluğunun devamına karar verilen mahkemenin bir sonraki duruşma günü 5 Aralık 2019 tarihine ötelendi. Bir kez daha hukukun rafa kaldırıldı, adaletin yerle yeksan edildi, duruşmanın başından sonuna kurgulanmış olan senaryo tekrar sahnelendi. Bu adaletten yoksun kararla ilgili birçok şey söylemek mümkündür. Bunlardan ikisinin altını çizmek yerinde olacaktır.

Hiçbir Sanığa Söz Hakkı Verilmemesi Tarihe Geçecek Bir Hukuk Garabetidir!

İlk olarak mahkeme heyetinin tutuklu veya tutuksuz hiçbir sanığa söz hakkı vermemesi tarihe geçecek bir hukuk garabetidir. Bir insanın kendisine atılı suçlara, iftiralara cevap verme hakkı en doğal hakkı değil midir? Hiçbir somut delile dayanmayan asılsız iddia ve isnatlarla 20 aydır hapis yatan bir insan nasıl olur da kendini savunma ve ifade etme hakkından mahrum bırakılır? Aslında hukukun gereğini yerine getirmekle yükümlü mahkeme heyeti bu talihsiz kararla tarihe geçecek bir hukuksuzluğa imza atmıştır.

Yoksa bu durum Alparslan Kuytul Hocaefendiyi susturmaya çalışmanın geldiği noktayı mı belirliyor? Önce kapalı spor salonları ile başlayan konferans yapma yasağı, düğün salonlarının verilmemesiyle devam etti. Ardından konuşma videoları kırpılarak hakkında birçok dava açıldı. Daha sonra 30 Ocak operasyonuyla yapılan şafak baskını, vakfın kapatılması ve 20 aylık uzun tutukluluğa, ardından ailesiyle telefonla görüşmesinin kısıtlanması ve son olarak savunma hakkı verilmeyerek mahkemede konuşturmamaya kadar vardı.

Bu Dava Suç Dosyası Değil, Sus Dosyasıdır!

Tüm bu aşamalar  bu dava dosyasının suç değil sus dosyası olduğunun en açık kanıtıdır. Ancak mesele böyle anlaşılmasın diye dava dosyasına bir takım hukuki gerekçeler serpiştirdiler. Terör dediler tutmadı. Bari adına suç örgütü kurma/yönetme ve dolandırıcılık diyelim, hem siyasi olduğu anlaşılmaz hem de toplumdaki itibarlarını bitirmiş oluruz” dediler. Ancak her iki mahkemeden de tahliye çıkınca bu sefer çareyi mahkeme sürecini uzatmakta gördüler. Tam 20 aydır tüm Türkiye kamuoyunun gözü önünde bu senaryo sahnelenmektedir.

İkinci olarak, 20 aydır devam eden suç dosyası davasının temel iddiası vakfın işleyişi ve vakıfta bulunan paraların makbuzunun olmadığı yönündeydi. 22 Ağustos mahkemesinde görülen duruşmada bu iddianın asılsız olduğu, yardım yapan hayırseverlerin şahitliği ve mahkemeye ibraz edilen makbuzlarla ortaya konulmuştu. Bu durumda davanın temelini teşkil eden iddianın çökmesiyle vakfa ve yöneticilerine atılı suçlardan dolayı vakıf ve yöneticiler aklanmış, dolayısıyla tutuklu bulunan vakfın başkanı Ali Alagöz tahliye edilmiştir.

Vakıf ve yöneticileri üzerlerine atılı suçlardan aklanmış olmasına, hukuken bu dava bitmiş olmasına rağmen vakfın yönetimiyle hiçbir resmi bağı olmayan Alparslan Kuytul Hoca’nın tutukluluğunun devam ettirilmesinin hukuki gerekçesi nedir? Görünen o ki bu süreçte hukuki bir zemine oturtulmaya çalışılsa da bu dava hiçbir hukuki terimle açıklanamamış, yapılan hiçbir suçlama ve karalama tutmamıştır. Alparslan Kuytul Hoca’nın vakıfla hiçbir resmi bağı olmadığı, vakfın işleyişi ile ilgili sorumlu tutulamayacağı yönünde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mahkemeye sunduğu beyanı vardır.

Buna rağmen Alparslan Hoca’nın tutukluğun devam etmesinin geriye tek bir nedeni kalıyor: Onu susturmak. Bir insanı sırf eleştirisinden ve sarfettiği fikirlerinden ötürü hapsetmek, özgürlüğünü elinden almak, sevenlerinden ayırmak, susturmaya çalışmak hangi akıl, iz’an, ahlak ve vicdanla bağdaşır?

Gelinen noktada alınan karar adalete, mahkemelere, hukuka olan güveni bitirmiştir. Yargının, mahkemelerin her geçen gün daha fazla siyasi gücün maşasına/sopasına dönüştüğü görülmektedir. Yaşanılan hukuksuzluk ve zulümler toplumda huzur, güven bırakmamış, korkunun, güvensizliğin tohumlarını ekmiştir. Adalet, günün birinde herkese lazım olacak, toplumları ayakta tutan en önemli kavramdır.

Siyasi olduğu son mahkemece iyice tescillenen bu davada biz Furkan gönüllüleri, Alparslan Hocanın talebeleri ve sevenleri olarak;

Muhterem Hocamızın ve Furkan Vakfının tertemiz olduğunu biliyoruz. Hocamızın başına gelenlerin nedeni, Tevhid’i anlatması ve gördüğü her haksızlığa karşı çıkıp daima doğruları konuşmasıdır. Bizler onun sade ve mütevazi yaşantısına, İslam davası ve neslin kurtuluşu için gece-gündüz çalışmasına ve fedakârlığına şahidiz. Gayesi Allah rızası ve hedefi İslam Medeniyeti olan çilekeş dava adamı hocamızın daima yanında ve arkasındayız. Onu bu davada asla yalnız bırakmayacağız.Sizler onu susturmaya çalışırsanız bilesiniz ki Tevhid davasını onun yerine bizler haykıracağız. Susmayacağız, yılmayacağız bu davadan geri adım atmayacağız. Davanın suç değil sus dosyası olduğunu, hocamıza 20 aydır yaptığınız zulmünüzü her platformda anlatacağız. Biz Allah Azze ve Celle’ye tevekkül ettik, O’na yöneldik. Allah doğrularla beraberdir, akıbet muttakilerindir.

Furkan Gönüllüleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here