Alparslan Kuytul, Ömer Çelik’in Uygur Türklerine Yönelik Yaptığı Açıklamayı Değerlendirdi!

0
Alparslan Kuytul, Ömer Çelik’in Uygur Türklerine Yönelik Yaptığı Açıklamayı Değerlendirdi!
Alparslan Kuytul, Ömer Çelik’in Uygur Türklerine Yönelik Yaptığı Açıklamayı Değerlendirdi!

AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in zalim Çin’in uygur türklerine uyguladığı zulümle alakalı yaptığı açıklamayla ilgili sorulan bir soruya cevap veren Alparslan Kuytul Hocaefendi, Çin ile anlaşma yapıldığı için bu şekilde konuştuklarını anlattı. İstanbul’da konsolosluk önünde eylem yapan uygurlu Müslümanlara ziyaret etmek istediğini ama bir şekilde buna engel olunduğunu söyleyen Alparslan Kuytul Hocaefendi şunları söyledi;

Ben Çin Konsolosluğu önünde adeta nöbet tutan, derdini anlatmaya çalışan Uygur Müslüman kardeşlerimizi ziyaret etmeye gidecektim. Oraya kadar gittik. Fakat benim oraya gitmemem için bilemiyorum hangi el müdahale ettiyse, güya “oradaki Uygur Türkleri’nin başvuruları kabul edildi, valiliğe götürüldüler” dediler. Göstermelik bir şekilde başvuruları kabul edildi. “Çin Konsolosluğu’na gereken bilgiler verilecek” vs. denildi ve “Uygur Türklerinin eylemlerine son verildi” diyerek benim onları ziyaret etmem engellendi. Bu benim İstanbul’a gittiğim gün mü oldu? Tam oraya gideceğim, 1-2 saat evvel bu haber geldi. Bu tesadüf mü gerçekten? Sonra arkadaşlar, ertesi sabah o Uygur Müslümanlarının tekrar Çin Konsolosluğu önüne gideceğini söyledi. “Saat 11.00 gibi orada olacaklar” dediler. Bunun üzerine araya sıkıştırmak zorunda kaldım, yine de gidecektim. Başka bir program vardı. Buna rağmen yine de oraya gitmeyi düşündüm. Biraz sonra “yine yasaklanmış” diye tekrar haber geldi. O Uygur Müslümanlarının Çin konsolosluğu önünü gelmesine polis izin vermemiş. Bu şekilde haber geldi. Bu dediğim -ben çarşamba günü İstanbul’a gittim- çarşamba günü, tam oraya gitmeme 1-2 saat kala bu haber geldi. Onların oradan götürüldükleri ve eylemin sona erdirildiği haberi geldi.

O gün ben İstanbul’daki kardeşlerimizi ziyarete gittiğimde, öğleden itibaren polisler beni kapıda bekliyorlardı, öğlen gelebilirim diye düşünmüşler herhalde. Ben akşam namazı civarında gittim, bir komiser birkaç polisle beni kapıda karşıladı. Bana: “Yarınki programınızda Uygur Türklerini ziyaret etme gibi bir durum varsa -oraya gideceğimden haberleri olmuş- valiliğin yasağı var, haberiniz olsun” dedi. Zaten orada da kimse kalmamış. Gitsem de kimse yoktu zaten. O yüzden gidemedim. Komiser, “Ben size tebliğ etmiş olayım” dedi. “Tamam” dedim.

10-15 gündür, o Uygur Müslümanlarının Çin konsolosluğu önünde bulunmasına müsaade ediyordunuz da benim geleceğim saatte mi yasak koydunuz?

Benden önce destek veren başkaları da olmuş. Onlara izin verdiniz, benim geleceğim anda mı müdahale ettiniz? Bu çok açık bir şey. Çok açık bir şekilde benim oraya gitmem istenilmedi, onlara destek vermem istenilmedi. Ne düşündüler bilmiyorum ama Uygur Müslümanlarının beni sevmelerinden korktular herhalde, başka bir şey bulamıyorum.

Ömer Çelik’in ifadesine gelince; Çin ile o anlaşmayı imzalayan Türk hükümeti, elbette ki böyle konuşacak, başka bir şey beklenemez zaten. Geçen hafta bu konuyu konuşmuştuk; Çin ile yapılan anlaşma, teröristlerin iadesi anlaşması… Ömer Çelik şu anda Çin hükümetinin yaptığı şeyin, bu anlaşmanın gereği olmadığını imâ etmek istiyor. “Yaptığı şey doğru değil” demeye getiriyor. “Bizim anlaşmamız bu değildi, anlaşmamız teröristlerle ilgiliydi, yapılan şey ise teröristlerle ilgili değil, bunu doğru bulmuyoruz” manasında bir şeyler söylemeye çalışıyor. Ama tepki gösterenler de haksız değiller. Çünkü çok iyi biliniyor ki, bütün devletler muhalifleri susturmak için terör damgası vuruyorlar. Ülkemizde de aynısı olmuyor mu?

Kim bir muhalefette bulunsa ya PKK’cı oluyor ya DAİŞ’çi ya da FETÖ’cü oluyor. Susturmanın yolu bu. Bunu bu devlet yapıyor da buradan çok daha katı, çok daha baskıcı olan Çin Devleti yapmayacak mı? Oradaki bütün muhalifleri susturmak için büyük ihtimalle ‘DAİŞ’ diyeceklerdir. Zaten Doğu Perinçek bunun zeminini hazırlıyor. Geçenlerde demedi mi? Çin hükümeti çok iyiymiş, Çin hükümeti zulmetmiyormuş, orada Çin hükümetinin baskı altına aldıklarının hepsi DAİŞ’çi militanmış. Zulüm altında olan kadınlar, çoluk çocuk hepsi DAİŞ’miş. Türkiye’de muhalif olanlara terörist damgası vuran bir kafa var. Bu kafanın yüz katı Çin’de var. Onlar da zulüm yapacağı zaman “zulüm yapıyoruz” diyecek halleri yok herhalde. Bunlar DAİŞ ile bağlantılı, şununla bununla bağlantılı diyecekler. Hâlbuki bu insanların halleri meydandadır. Fotoğraflar var. Zaten yollarda kadınların başını örtmesi kesinlikle yasak. Bunun ne alakası var DAİŞ vs. ile? Ben İstanbul’da da burada da görüştüğüm kişilere, “Müslüman kadınlar yolda başını kapatabiliyor mu?” dedim. “Hayır, kesinlikle yasak” dediler. Hatta evin içinde bile yasakmış. Çin polisi ya da istihbaratı bir anda eve giriyormuş, evin içinde bile başını örttüğünü gördüğü zaman ceza veriyormuş. Bunun ne alakası var DAİŞ ile?

Onlara göre başını örten kadın, kendince bir şeyler anlatmak istiyor ve terörist sınıfına sokabiliyor. Bunun terörle ne alakası var? Bu Allah’ın emri. Bir fotoğrafta; kadın yolda baş açık ve pantolonlu olduğu halde pantolonun üstüne bir de dizine kadar etek giymiş. Buna rağmen Çinli bir kadın polis eline makas almış, o kadının eteğini kesiyor. Bunun fotoğrafları var. Aileler çocuklarına ulaşamıyor. Çocukları kayıp. Burada eylem yapan Uygur Müslümanlar “Annem, babam nerede bilmiyorum” diyorlar. Onun derdine düşmüşler. Kardeşi var “kardeşim nerede bilmiyorum” diyor. Bunların DAİŞ’le vs. ile alakası varsa bunu istihbarat bilir. Yalan söylemenin gereği yok. Doğu Türkistanlılar ailelerinin peşindeler.

Hükümet aslında Çin ile bu anlaşmayı imzalamak suretiyle büyük bir hata yaptı. Çok iyi biliyorlar ki istediklerine terör damgası vururlar, iki tane de yalancı şahit, iki tane de sahte belge uydururlar. Koca Çin Devleti bunu yapamayacak mı? Belgeden kolay ne var? “Çin istihbaratının belgelerine göre bu adam terörist” derler, olur biter. İki tane de yalancı şahit getirirler. O zaman teslim mi edeceksiniz yani? Çin Devleti’ne bu kadar mı güveniyorsunuz? Şu ana kadar ben böyle bir şey duymadım, yani Türk hükümeti teslim etmedi. İnşallah böyle devam eder. Ama olması gereken bu anlaşmayı iptal etmektir. Çünkü Çin hükümetinin yalan söyleyeceği meydandadır. Orada zulüm yaptığı meydandadır. Türkiye’nin Çin’de bir tane istihbaratı yok mu? İstihbarata bile gerek yok, zaten oradan buraya gelmiş binlerce Uygur Türkü var. Zaten emniyet ve istihbarat onlardan tüm bilgileri almışlardır mutlaka. Orada ne yapıldığını çok iyi biliyorlardır. Bu anlaşmayı iptal etmek lazımdır.

Neyse ki Ömer Çelik “Çin Devleti’ne teslim edeceğiz” demiyor. “Yaptığımız anlaşma teröre karşı bir anlaşmadır, bu da normaldir” diyor. Doğru, terör varsa teröre karşı anlaşma normaldir de ama Çin Devleti’nden bahsediyoruz. Bir kere Çin Devleti’nin kendisi teröristtir zaten. Yaptıkları terörden başka bir şey değil.

Yolda kadının eteğini kesmek ne demek? Başını örtemezsin demek ne demek? Kur’an öğretenlere ceza veriliyor.

İstanbul’da benim görüştüğüm bir Uygur Türkü bana, “Şu anda namaz kılmak, başını örtmek, Kur’an okumak, Kuran öğretmek gibi buna benzer durumlarda, en küçük ceza 8 senedir” dedi. Önceden 3 seneymiş 8 seneye çıkarmışlar. Dini manada biraz daha fazla bir şeyler yaptıysa; ders verdiyse, hocalık yaptıysa 30 seneymiş. Yani müebbet. Bunun gibi birçok şey anlattı bana, hepsi aklımda değil. Ben hatta, “Bu konularda konuşsanız, bir kayıt yapılsa, bunları yayınlasak” dedim. Onların içerisinden bunları göze alabilecek kaç kişi çıkar bilmiyorum. Korkuyorlar. Başlarına geleni anlatıp, video çekip internete koymaya korkuyorlar. Ailelerine bir şey yapılır diye. “Yüzünüzü almayalım ya da maske takın, sesinizi de değiştirelim” dedim, yine korkuyorlar. Bir taraftan Çin Devleti’nin ailelerine yapacağı zulümden korkuyorlar. Bir taraftan kendileri adına korkuyorlar. Çin Devleti’nin onları Türkiye Devleti’nden istemesinden, “Bunları bize teslim edin, bunlar terörist” demesinden ve Türk Devleti’nin de bunları teslim edebileceğinden ya da oturum izinlerini iptal edebileceğinden korkuyorlar.

Mesela ben onları ziyarete gidecektim, bu şekilde iptal ettiler emniyetin yasaklanmasıyla, valinin emriyle. Valinin emri gerçekten var mı ondan da emin değilim. Komiser bana böyle söyledi ama ne kadar doğru ondan emin değilim. Çünkü bize bugüne kadar kaç defa “Vali yasağı var” dedikleri halde valinin haberi bile yoktu. Bunda gerçekten vali yasağı var mıydı, bilmiyorum. Ama biz şahidiz, birçok defa valilerin haberi bile olmadan “Valinin yasağı var” deniyor. Bu şekilde engellediler. Polis bu şekilde “Gelmeyin, mektuplarınızı verdiniz, belgelerinizi verdiniz, ailelerinizin nerede olduğunu Çin Konsolosluğu’na teslim ettiniz, eyleminizi yaptınız, artık dağılın” der.

Ama bunlar gerçekten Çin Devleti’nin onlara bilgi vereceğini ve ailelerini bunlara teslim edeceğini mi zannediyorlar? Neden eylemi bitirdiler? Neden gelmediler? Dediler ki, “Hocam bunlar korkuyorlar. Şu anda böyle bir şeye devam ederlerse, yani emniyet “tamam, yapmayın yeter” dediği halde bunlar devam ederse, bunların bir kısmı oturma izni almışlar, oturma izinlerinin iptal edileceğinden korkuyorlar. Bu yüzden polisle artık karşı karşıya gelmiyorlar.” “Tamam, biz duyurabildiğimiz kadar duyurduk. Artık gidelim evimize. Artık ne olacaksa olacak” diyorlarmış. Ben o başvurularından, mektupları teslim etmelerinden falan bir şey çıkacağını zannetmiyorum. Çin Devleti zaten bilerek yapıyor. Bunlar bu başvuruyu yaptılar diye ben, onların ailelerinin zulümden kurtarılacağını hiç zannetmiyorum. Ama onlar da bunları bildiği halde eyleme son verdiler. Çünkü kendilerinden korkuyorlar. “Ya bizi teslim ederlerse ya oturma iznimizi iptal ederlerse” diye.

Türk devleti bu anlaşmaya hiç imza atmayacaktı. Doğu Perinçek’in hatırı için, Uygurlu Müslümanların terk edilmesi kabul edilemez. Çin Devleti’nin yalanlarına inanıp “Bunlar (Doğu Türkistanlılar) teröristmiş” deyip teslim edilemez. Gerçekten bir delil yoksa, bir terör eylemi yapılmamışsa, bu insanlar Çin Devleti’nin lafıyla, Çin istihbaratının raporlarıyla Çin’e teslim edilemez. Bu anlaşmanın iptal edilmesi lazım. Çin’in baskıcı olduğu, diktatör olduğu bellidir. Oldubitti ‘Kızıl Çin’ olarak bilinir. ‘Demir Perde’ ülkesidir. Bu bilinmedik bir şey miydi ki bu anlaşma yapıldı? Çin’de demokrasi mi vardı da bu anlaşma yapıldı? Türk Devleti, Rusya ve Çin’e yakınlaşmak için bunu bile bile yaptı. Şimdi de zor durumda kaldılar. Anlaşmanın gereğini yapsalar olmuyor, yapmasalar olmuyor.

Türk Devleti’nin tek yapacağı şey; Çin’den yüzlerini çevirmek ve bu anlaşmayı da iptal etmektir.

Sorunun videosunu izlemek için tıklayınız;

Gündeme İslami Bakış Programının İzlemek İçin Buraya Tıklayınız.

Alparslan Kuytul Hocaefendi’nin güncel, siyasi, fıkhi, ilmi sorular hakkında vermiş olduğu cevaplara alparslankuytul.com resmi web sitesinden ulaşabilirsiniz…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here